10 Eylül 2014 Çarşamba

TÜKETİCİNİN KORUNMASI HUKUKU ÖDEVİ-HAZIRLAYAN CAN SİDAR MENGÜÇ

Tüketici tüketimde bulunan kimsedir. Yani mal ve hizmet satmaları ve bunları ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde kullanarak fayda sağlayan kimsedir. Tüketiciler, mal ve hizmet satın almakla bir yandan üretim kesimlerine talep oluştururken, diğer yandan da emek, sermaye ve doğal faktörlerin sahibi olarak bu sektörlere üretim faktörleri arz eder ve bir gelir sağlarlar. Böylece ekonomide mal, para ve üretim faktörleri üretici kesimlerle, tüketici kesimler arasında sürekli bir dolaşım oluştururlar.

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun 07.11.2013 tarihi itibariyle TBMM’de kabul edilmiş olup 28 Kasım 2013 tarihinde resmi gazetede yayımlanmıştır. Yeni Kanun yayım tarihinden 6 ay sonra 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girecek ve bu tarih itibariyle şu an yürürlükte bulunan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ise yürürlükten kalkacaktır. 6502 sayılı kanun 9 kısım ve 88 maddeden oluşmaktadır. Bu kanun ile ayıplı mallar, ayıplı hizmet, mesafeli sözleşmeler, tüketici kredileri, konut finansmanı sözleşmeleri, devre tatil sözleşmeleri gibi birçok konuda önemli değişiklikler getirilmiştir. “Tüketici Sözleşmeleri” kavramını itinayla düzenleyen kanun, tüketicinin aleyhine olan hususları azaltmaya çalışmıştır
 Madde 4; GENEL İLKELER
4. madde ile Tüketici Sözleşmeleri ile ilgili genel durumlar düzenlenmiş olup, yenilikler şu şekildedir; 1. Tüm tüketici sözleşmeleri yazımı 12 puntodan küçük olmayacak ve okunabilir düzeyde olacaktır.
 2. Sözleşme şartları tüketici aleyhine sonradan tek taraflı olarak değiştirilemeyecektir.
 3. Tüketiciden; akdedilen sözleşmenin dışında, haksız olarak herhangi bir hizmet kalemi adı altında ek bir bedel talep edilemeyecektir.
Madde 3; TANIMLAR
6502 sayılı kanun öncelikle 3. Maddesinin (I) bendiyle “Tüketici İşlemi” kavramını 4077 sayılı kanuna göre genişletmiş ve önceki kanunda bulunmayan eser sözleşmesi, taşıma sözleşmesi, simsarlık, bankacılık sözleşmeleri ve sigorta gibi hukuki işlemleri tüketici işlemi kapsamına almıştır.
 Madde 8-12; AYIPLI MALLAR
Yeni Yasanın 10. Maddesinde düzenlenen “İspat Yükü” ters çevrilmiş olup, zamanaşımı süresinde kalmak kaydıyla ilk 6 ay içerisinde ortaya çıkan ayıplarda malın ayıplı olmadığını satıcı ispat edecektir.
Madde 22-31; TÜKETİCİ KREDİLERİ
 Buna göre kredi sözleşmesi imzalanmadan önce, tüketicinin sözleşme şartları hakkında bilgilendirilmesi zorunlu kılınmıştır.
Buna göre tüketiciler kredi kullandıkları günden başlamak üzere 14 gün içerisinde cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptirler. Tüketicinin açık talebi olmaksızın krediyle ilgili sigorta yaptırılması yasaklanmıştır.
(1) Bankaların kredinin ödenmesi için açılan hesaplardan, sadece kredi ile ilgili işlemlerin yapılması durumunda tüketicilerden ücret ya da masraf talep etmesi yasaklanmıştır. Bu hesap, tüketicinin aksine yazılı talebi olmaması hâlinde kredinin ödenmesi ile kapanır.
(2) Tüketicinin açık talimatı olmaksızın, belirli süreli kredi sözleşmesi ile ilişkili bir kredili mevduat sözleşmesi yapılamaz.
(3) Kart çıkaran kuruluşlar, tüketicilere yıllık üyelik aidatı ve benzeri isim altında ücret tahsil etmedikleri bir kredi kartı türü sunmak zorundadır.
Madde 40-46; ÖN ÖDEMELİ KONUT SATIŞ SÖZLEŞMELERİ
6502 sayılı kanunun 40. Maddesinde; tüketicilere sözleşmenin kurulmasından en az 1 gün önce bakanlıkça belirtilen hususları içeren ön bilgilendirme formu verilmek zorundadır.
Yapı ruhsatı alınmadan, tüketicilerle ön ödemeli konut- satış sözleşmesi yapılamayacağı hususu getirilen en önemli yeniliklerden biridir.6502 sayılı kanunun 42. Maddesinde “Teminat” konusu düzenlenmiş olup, Bakanlıkça projedeki devre sayısı ya da projenin toplam bedeli kriterine göre belirlenecek büyüklüğün üzerindeki projeler için bina tamamlama sigortası yaptırılması zorunlu olacaktır. (Böylece bir firmanın binayı tamamlamadan iflas etmesi durumunda sigorta teminatında bina tamamlanarak tüketiciye teslim edecektir.)
Getirilen yeni düzenlemeye göre tüketici 14 gün içerisinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayabilecektir.
6502 sayılı yasanın 44. Maddesinde yer alan düzenlemeyle ön ödemeli konut satışında devir veya teslim süresi sözleşme tarihinden itibaren 36 ayı geçemeyecektir.
Madde 47; KAPIDAN SATIŞ
Kapıdan satış sözleşmelerinde de cayma hakkı 4077 sayılı kanunda olan 7 günden
14 güne çıkarılmıştır.
Sözleşme imzalanırken, sözleşme tarihi tüketicinin kendi el yazısıyla yazılacak ve sözleşmenin bir nüshası tüketiciye verilecektir.
Madde 48; MESAFELİ SÖZLEŞMELER
Tüketici 14 gün içerisinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahip olacaktır.
Madde 49 ; FİNANSAL HİZMETLERE İLİŞKİN MESAFELİ SÖZLEŞMELER
Madde 50; DEVRE TATİL VE UZUN SÜRELİ TATİL HİZMETİ SÖZLEŞMELERİ
Belediyeden yapı ruhsatı alınmadan tüketicilere ön ödemeli devre tatil sözleşmesi imzalanmasının yasaklanmasıdır.
Aynı maddenin 5. Fıkrasıyla, mesafeli sözleşmeler hariç olmak üzere tüketiciye sözleşme tarihini kendi el yazısıyla atma zorunluluğu getirilmiştir.
Tüketici, 14 gün içerisinde hiçbir sebep göstermeksizin ve hiçbir cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptir.
Devre tatil amaçlı taşınmazın ön ödemeli satışında devir ve teslim süresi sözleşme tarihinden itibaren 36 ayı geçemeyecektir.
Madde 55; TANITMA VE KULLANMA KILAVUZU
Malın güvenli kullanımına ilişkin hususların malın üzerinde yer alması hâlinde yazılı ve sesli ifadelerin Türkçe olması zorunlu olmasıdır.
Madde 61; TİCARİ REKLAM
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile Ülkemizde ilk defa uygulama alanı bulacak bir düzenleme getirilmiştir. Buna göre; dünya uygulamalarında olduğu gibi, rakip mal ve hizmetlerin marka ismi verilerek karşılaştırmalı reklam yapılabilecektir.
Madde 66-72; TÜKETİCİ HAKEM HEYETİ
6502 sayılı kanun ile getirilen uygulamayla, uyuşmazlığın tüketici lehine sonuçlanması durumunda tebligat ve bilirkişi ücretleri karşı tarafça karşılanacaktır.
Madde 80; PİRAMİT SATIŞ SİSTEMLERİ
Piramit satış sisteminin kurulması, yayılması veya tavsiye edilmesi 6502 sayılı kanun kapsamında yasaktır.

Haksız Şart Kavramı

“Haksız şart” kavramı, İngilizcede, “haksız kayıtlar” anlamına gelen “unfaire terms” kavramlarını karşılamaktadır.[1] Yönergede yapılan düzenlemelerin Türk iç hukukuna aktarılması niteliğindeki 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununun 6. maddesine göre, “haksız şart”, “Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşullarıdır.
Belirtmek gerekir ki, haksız şartların en çok yer aldığı sözleşmeler, bankalar ile tüketiciler arasında yapılan kredi sözleşmeleri olmasına karşın, Kanunda, “kredi veren” ifadesine yer verilmemesi büyük bir eksiklik olmuştur. Kanundaki bu eksiklik, Yönetmelik ile giderilmeye çalışılmış ve Yönetmelikte bu kavrama yer verilmişse de, Kanuna aykırı bir Yönetmelik olamayacağından, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda da “kredi verenin” kavramının düzenlenmesi gereklidir.

Haksız Şartın Unsurları
Tüketici ile Müzakere Edilmemesi
Bir sözleşme kaydının haksız şart olarak değerlendirilmesi için, öncelikle, bu kaydın tüketici ile müzakere edilmeden sözleşmeye konulmuş olması gerekir. Sözleşmede yer alan bir hükmün, haksız şart olarak nitelendirilebilmesi için bu hükmün, satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tek taraflı olarak sözleşmeye konulmuş olması gerekir. Hükmün haksız olarak kabul edilebilmesi için tüketici ile müzakere edilmemiş, pazarlık konusu yapılmamış ve tüketiciye sözleşme hükmünün içeriğine etki etme imkânı verilmemiş olmalıdır.[2]
Dürüstlük Kuralına Aykırı Olarak, Tüketici Aleyhine Oransızlık Oluşturması
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 6. maddesinde, tüketici sözleşmelerinde, bir sözleşme kaydının haksız şart olarak kabul edilebilmesi için, tüketici ile müzakere edilmemiş olması yanında, bu kaydın dürüstlük kuralına aykırı olarak, tüketici aleyhine oransızlık meydana getirmesi de aranmıştır. Yönergenin 3. maddesinde ise, bu oransızlığın dürüstlük kuralına aykırı olması yeterli görülmemiş, aynı zamanda tüketicinin zararına olarak önemli ve haksız bir oransızlık olması aranmıştır.
Satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tek taraflı olarak sözleşmeye konulan ve sözleşmenin içeriği haline getirilmek istenen bir hükmün haksız olarak nitelendirilebilmesi için bu hükmün tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde objektif iyi niyet
[3] kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olması gerekir. Buna karşılık tüketicinin sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde hiçbir değişiklik yapmayan ya da tüketici lehine olan hükümler sırf tüketiciyle müzakere edilmediği için haksız şart olarak nitelendirilemez.
Dürüstlük kuralları, “oransızlık” kavramının değerlendirilmesinde rol oynadığı için, aslî olarak önem taşıyan kavram “oransızlık” kavramı olmaktadır. Bu kavram, “hukukî olmaktan” daha çok “ekonomik” bir kavram olup[4], sözleşmede yer alan bir kaydın oransızlığa sebep olup olmadığı, sadece söz konusu kaydın değerlendirilmesi ile değil, sözleşmenin tamamının değerlendirilmesi sonucu tespit edilecektir. Öncelikle, tarafların işlem yaparken bulundukları pozisyon, yani güç ilişkisi göz önünde bulundurulacaktır. Tüketici sözleşmelerinde tüketicinin karşısında yer alan girişimci ne kadar güçlü ise, kaydın oransızlığa yol açıp açmadığı o derece sıkı değerlendirilecektir.
Bu anlamda, tüketici ile sözleşme yapan girişimcinin, büyük bir ticarî işletme veya küçük bir tacir (veya esnaf işletmesi) olması, tüketicinin söz konusu sözleşmeyi yaparken bilgi ve tecrübesini kullanma imkânını kullanıp kullanamadığı değerlendirme açısından önem arz edecektir. Oransızlığın tespitinde göz önünde bulundurulacak diğer bir husus da, tüketicinin sözleşme kayıtlarına rıza gösterirken etki altında kalıp kalmadığıdır. Tüketicinin, söz konusu etkiye karşı koyamayarak sözleşme şartlarını kabul etmişse, oransızlığın varlığı kabul edilecektir.
Genel İşlem Şartlarının Özellikleri
 Müzakere Edilmemiş Olma
Taraflardan birinin, sözleşmenin kurulduğu sırada, diğer tarafla müzakere etmeden genel işlem koşullarını sözleşmenin içeriğine dâhil etmesi durumunda, bu unsurun varlığından söz edilebilir. Genel işlem şartlarını kullanan taraf, sözleşmenin karşı tarafının etki edemediği bu koşulların, sözleşmenin içeriğinde bağlayıcı olarak yer almasını amaçlar. Genel işlem koşullarını kullanan taraf, karşı tarafın sözleşmenin içeriğini belirleme özgürlüğünü sınırlamaktadır.
Sözleşmenin Kurulmasından Önce Tek Taraflı Hazırlanmış Olması
Genel işlem koşulları, sözleşmenin kurulmasından önce, girişimci veya üçüncü kişiler tarafından tek taraflı olarak belirlenir. 
Genel ve Soyut Olma
Genel işlem şartları, tıpkı hukuk normu gibi genel ve soyut bir nitelik arz etmekte olup, yasal niteliği olmamasına rağmen, yasa hükmü gibiymiş bunlara sözleşmelerde yer verilmektedir.[65] Genel işlem şartları soyuttur. Bu hükümler herhangi bir somut sözleşme ilişkisini düzenlemek için konulmamıştır, bilakis ileride yapılacak aynı türdeki çok sayıda sözleşmede kullanılmak üzere hazırlanırlar. Örneğin bir bankanın kullandığı kredi genel şartları bu niteliktedir. Çünkü banka bu şartları sadece belirli bir sözleşme ilişkisini düzenlemek için değil ilerde bu türden yapacağı tüm sözleşmelerde kullanmak üzere hazırlamakta ve hazırlatmaktadır.
Genel işlem şartları, genel nitelikli hükümlerdir. Nitekim bunlar belirli kişiler düşünülmeksizin kendileri ile ileride sözleşme yapılacak çok sayıda kişi düşünülerek hazırlanırlar.
[5]
Sözleşme İle İlişkilendirilmesine Rağmen Bazı Genel İşlem Şartlarının Bağlayıcılık Kazanamaması

Tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları ile genel işlem şartları sözleşmenin içeriği haline gelir ve taraflar için bağlayıcı olur. Ancak bazı hallerde genel işlem şartlarından bir kısmı, tarafların anlaşmasına rağmen sözleşme içeriği olarak kabul edilmezler ve taraflar için bağlayıcı olmaz. Genel işlem şartlarının ilişkilendirme anlaşmasına rağmen yürürlüğe girmediği haller şunlardır:
a)Sözleşme Özgürlüğünün Sınırlarını Aşan Genel İşlem Şartları
Anayasanın 48/1’de herkesin sözleşme özgürlüğüne sahip olduğu; BK 19.maddede göre ise bir sözleşmenin içeriğinin, kanunun gösterdiği sınırlar içerisinde, serbestçe belirleneceği belirtilmiştir. Bu hükümlerden hareketle Türk hukukunda sözleşme özgürlüğü ilkesinin geçerli olduğunu söyleyebiliriz.
Sözleşme özgürlüğünü, kişilerin özel borç ilişkilerini hukuk düzeninin sınırları içinde yapacakları sözleşmelerle özgürce düzenleme yetkisi
[6] olarak tanımlayabiliriz. Sözleşme özgürlüğü ilkesine göre kişiler, istedikleri kişilerle ve istedikleri içerikte sözleşmeler yapmakta serbesttirler[7].
b)Okunaklı Yazılmamış Genel İşlem Şartları
Sözleşmede yer alan genel işlem şartlarından anlamı açık olmayan, birkaç farklı anlama gelen, anlaşılması mümkün olmayan veya anlamı tereddüt uyandıran hükümlerin bulunması halinde, bunların genel işlem şartlarına dayanan tarafın aleyhine yorumlanması gerekir.
[8] Borçlar Kanunu Tasarısının 23. maddesinde de genel işlem koşullarında yer alan bir hükmün, açık ve anlaşılır olmadığı veya birden çok anlama geldiği hallerde, bunun düzenleyenin aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanacağı belirtilmiştir.
Genel işlem şartlarını sözleşme içeriği haline getirmek isteyen satıcı, sağlayıcı veya kredi veren bu husustaki yetkisini daha okunaklı genel işlem şartları bulma yönünde kullanmadığına göre bunun sonuçlarına da katlanması gerekir. Bu şekilde okunaklı olmayan genel işlem şartlarını sözleşme içeriği haline gelmesini isteyen satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tereddüt halinde hüküm şu şekilde anlaşılmalıdır şeklinde bir iddiada bulunamaz.
c)Alışılmamış (Mutat Olmayan), Şaşırtıcı, Beklenmez, Olağanüstü Genel İşlem Şartları
GİŞ içerisinde yer alan ve somut durumun hal ve şartlarına ve özellikle de sözleşmenin türüne göre tüketicinin tahmin edemeyeceği, hesaba katamayacağı kadar alışılmamış olan hükümler sözleşme içeriği haline gelmezler. Bir sözleşme hükmünün ne zaman alışılmamış, şaşırtıcı, beklenmez olduğunu önceden söylemek her zaman için mümkün değildir. Ancak genel olarak söylemek gerekirse alışılmamış, beklenmeyen ile kastedilen bir hükmün akdedilen tüketici sözleşmesi açısından ilgili çevrede beklenmez olmasıdır. Söz konusu sözleşmeye yabancı, normalde o sözleşme türünde karşılaşılmayacak bir hükme sözleşmede yer verilmesi halinde de bu hükmün alışılmamış olduğu söylenebilir.
[9]
GİŞ’in sözleşme içeriği haline gelmesi için tüm gerekenler yapılmış olsa bile, bu şartlardan durumun gereği ve sözleşmenin niteliği gereği tüketicinin hesaba katamayacağı derecede şaşırtıcı, olağanüstü, beklenmeyen şartlar sözleşme içeriği haline gelmezler.
[10] Dürüstlük kuralı gereğince tüketicinin bunları göz önünde bulundurması beklenemez. 
Ancak tüketicinin dikkati özel olarak çekilmiş olan alışılmamış şartların geçerli olduğunu ve sözleşme içeriği haline geldiğini kabul etmek gerekir
[11]; ancak bunların haksızlığı her halükarda yine denetlenecektir. Bunların tüketicinin bilgisine sunulmuş olması, tüketicinin dikkatinin özellikle bunlara çekilmiş olması sadece bunların sözleşme içeriği haline gelmiş olmasına yol açar.
d)Bireysel Anlaşmaya Aykırı Genel İşlem Şartları
Genel işlem şartları, ileride akdedilecek sayısız sözleşme için hazırlanmaları nedeniyle her zaman ihtiyaca cevap vermeyebilir. Bu nedenle taraflar anlaşarak GİŞ dışında özel bazı hükümler kabul edebilirler ya da GİŞ içindeki bazı hükümlerin uygulanmayacağını kararlaştırabilirler. Bunu ya aralarındaki sözleşmede bazı GİŞ hükümlerinin uygulanmayacağını belirterek ya da GİŞ metninden bazı hükümlerin üzerini çizerek yapabilirler. Tarafların asıl sözleşmede kabul ettikleri hükümlerden GİŞ ile çelişkili olanlar var ise bu durumda sözleşmedeki bu özel hükmün uygulanması gerekir

 Haksız Şartların İdari Denetimi

Tüketicinin genel işlem şartlarına karşı korunmasında idari denetim büyük önem arz etmektedir. Nitekim idari denetimde genel işlem şartları daha tüketicinin karşına çıkmadan veya olay yargıya intikal etmeden tespit edilmekte ve haksız olanlar var ise bunların iptali sağlanmaktadır. Dolayısıyla idari denetim, önleyici bir denetim işlevi görmektedir. Birçok tüketicinin entelektüel bilgi ve mali açıdan zayıflığı nedeniyle haksız şartların iptali için dava açmayacağı düşünüldüğünde idari denetimin yapılmasının gerekliliği ortaya çıkar.
İdari denetimin bazı yararlarını zikretmek gerekirse şunlar söylenebilir:
[12] Birincisi idari denetim, haksız sözleşme koşullarının hazırlanmasından ve fakat sözleşmeye konulmasından önce denetimden geçirilmesi esasına dayanır. İdari denetimde haksız şartlar, henüz tüketici ile karşılaşmadan önce elemine edilmekte, dolaylısıyla idari denetim önleyici bir denetim olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yönüyle idari denetim ile tüketicinin halklarının ihlal edilmesi en başta engellenmekte ya da en aza indirilmektedir.[13] İkincisi idari denetim, yargısal denetimi kolaylaştırıcı ve yargının yükünü azaltıcı niteliktedir. Genel işlem şartlarının idari denetimden geçmesi sonucu sözleşmedeki haksız şartların büyük bir kısmı ortadan kalkacak, geriye kalan az sayıdaki genel işlem şartlarının mahkemelerin önüne gideceğinden hem yargısal denetim kolaylaşacak hem de mahkemelerin iş yükü azalacaktır. Üçüncü olarak da örgütsel, entelektüel ve mali açıdan zayıf tüketicinin çoğu zaman dava açmayacağı düşünüldüğünde idari denetimin haksız sözleşme koşullarının her halükarda denetlenmesini sağlayacağı için yararlı olacaktır.
Sözleşme hükümlerinin idari denetimi konusunda Türk Hukukunda genel yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. TKHK m.6/son’da Sanayi ve Ticaret Bakanlığının standart sözleşmelerde yer alan haksız şartların tespit edilmesine ve bunların sözleşme metninden çıkarılmasının sağlanmasına ilişkin usul ve esasları belirleyeceği belirtilmiştir. Bakanlıkça kanunun 6. maddesine dayanılarak çıkarılan Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmelik”te bu hususta herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.
Genel işlem şartlarının özellikle de tüketicinin istismarına açık alanlarda sektörel bazda tüketici örgütleri ile meslek birlikleri arasında tıpkı toplu iş sözleşmesinde olduğu gibi o alanda geçerli olacak sözleşme hükümlerinin tespit edilmesidir. Bunun için güçlü ve yeterli kaynağa sahip tüketici örgütlerinin varlığına ihtiyaç vardır. Ancak belirtmek gerekir ki geçmişte olduğu gibi günümüzde de tüketici örgütleri mali açıdan olduğu gibi entelektüel bakımdan donanımlı personel konusunda da sıkıntı içerisindedirler. Bu şekilde yetersiz yapılanmış tüketici örgütlerinin güçlü satıcı, sağlayıcı veya kredi verenler ile bunların mesleki birlikleri karşısında ne kadar etkin olabileceği tartışmaya açık bir husustur.
 Haksız Şartların Hukukî Denetimi

Genel olarak haksız şartların yorumu, teknik anlamda bir denetim olmadığı için sözleşmelerde yer alan hükümlerin yargısal denetiminde iki aşamalı bir denetimden söz edebiliriz:
[14]
Birinci aşamada bu hükümlerin satıcı, sağlayıcı veya kredi verenin tüketici ile yapmayı sözleşme ile ilişkilendirilip ilişkilendirilmediği bir başka anlatımla bunların sözleşme içeriği haline gelip gelmediğine bakılacak, sözleşme içeriği haline geldiği tespit edildikten sonra bunların açık ve anlaşılır bir dille kaleme alınıp alınmadığı inceleme konusu yapılacaktır. Açık ve anlaşılır bir dille kaleme alınmamış olan hükümler yoruma tabi tutulacak, ortaya çıkan birden çok yorumdan tüketici açısından en lehe olanı dikkate alınacaktır. Üçüncü aşamada ise sözleşme içeriği haline gelmiş ve açık ve anlaşılır bir dille kaleme alınmış olan (yoruma mahal vermeyen) sözleşme hükümlerinin içerik olarak hakkaniyete ve dürüstlük kurallarına uygun olup olmadığı değerlendirilecektir.


Kaynakça
1)  Zevkliler, s. 157

2)  Aslan, s. 286
 
3)   Zevkliler, s. 165
 
4) Şener Akyol, Dürüstlük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı, Filiz Kitabevi, İstanbul 1995, s. 29
 
5) Oğuz, s. 511
 
6) Eren, s. 270
 
7)Oğuzman ve Öz, s. 19

8) Tamerİnal, Açıklamalı-İçtihatlı Tüketici Kredileri ve Tüketici Sözleşmeleri, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., İstanbul 2002, s. 134
9) Atamer, Sözleşme Özgürlüğünün Sınırlandırılması Sorunu Çerçevesinde Genel İşlem Şartlarının Denetlenmesi, s. 11
10)  Oğuzman ve Öz, s. 22
11) Atamer, Sözleşme Özgürlüğünün Sınırlandırılması Sorunu Çerçevesinde Genel İşlem Şartlarının Denetlenmesi, s. 70
12)  Akipek, s. 232
13) Ozanoğlu, s. 2
14) Zevkliler, s. 163

AKİPEK, Şebnem. Türk Hukuku ve Mukayeseli Hukuk Açısından Tüketici Kredisi, Seçkin Yayınevi, Ankara 1999
AKYOL, Şener. Dürüstlük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı, Filiz Kitabevi, İstanbul 1995
ASLAN, İ.Yılmaz/ŞENYÜZ, Doğan/ERGÜN, Mevci. İşletme Hukuku, Ekin Kitabevi, Bursa 2002
ASLAN, Yılmaz. En Son Değişikliklerle Yargıtay Kararları Işığında Tüketici Hukuku, Ekin Kitabevi, Bursa 2004
ATAMER, Yeşim M.. Genel İşlem Şartlarının Denetiminde Yeni Açılımlar, Prof. Dr. Necip Kocayusufpaşaoğlu İçin Armağan, Turhan Kitabevi, Ankara 2004

ATAMER, Yeşim M.. Sözleşme Özgürlüğünün Sınırlandırılması Sorunu Çerçevesinde Genel İşlem Şartlarının Denetlenmesi, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., İstanbul 2001
İNAL, Tamer. Açıklamalı-İçtihatlı Tüketici Kredileri ve Tüketici Sözleşmeleri, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., İstanbul 2002
İNAL, Tamer. Borca Aykırılık ve Sonuçları, Papatya Yayıncılık, İstanbul 2004
OZANOĞLU,Hasan. Tüketicinin Korunması Açısından Taksitle Satım Sözleşmesi, Bankacılık Enstitüsü Yayınları,Ankara 1999





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

George Orwell Response